Normalde 3yazı olması gereken serinin 2 ve 3. Yazılarını bir araya getirdim.
Buna alışmadık? Öyle, alışılmadık geliyor bazen… Melankolik değilim ya! Hemen surat asmayın şimdi. Alışılmadık olan şu, tanıtım yapmak zorunda değilsiniz, kullanıla kullanıla eskimiş kelimeleri bir kenara bırakın.
Benim için en özel anlardan bahsedeceğim size. Bu deneyimlerden edindiğim bazı anahtar kelimeleri de sizler kendiniz için ayırabilirsiniz.
Anahtar kelime olarak da, engelsiz, erişilebilir, sosyal destek gibi kalıpları şimdilik bir kenara bırakın. Bilinen karanlık umrumda değil. Rağmenlere sığınmadan, yıllardır süren birşeyler yapma mücadelesinin şimdiki motivasyonundan bahsedeceğim.
Olağanüstü birşeyler düşünün dedim, size yaşadığım muhteşem stajyerlik deneyimlerimden bahsettim, gelin kelimelerle gene oynayalım.
Buna alışmadık. Peki biz neye alışmadık?
Kişisel olarak, hep rağmen anahtar kelimesinin etrafında dönen başarı hikayelerini dinlemekten bıktım. Bu bıkmışlığın verdiği arayış ile kendi hikayemi oluşturmak üzere yola çıktığımda aklımda tek bir şey vardı. Ya öyle değilse?
Öyle olmaması için yapılması gerekenlerden en önemli olanı, onu alışılmışın dışına çıkaracak şeyler yapmaktı. Beğenmediğimi ben yapmayacaktım, bu kadar basit. En sevmediğim huylarımı bir kenara bırakıp, şimdiye kadar çözemediğim tüm sorunları birlikte çözebileceğim insanlar bularak çözecektim. Hım… böyle söyleyince, larvasını bir yerlere enjekte eden canlılar gibi oldu.
Şimdi sizinle gene beğenmediğim şeyi yaparak konuşuyorum, hikayenin en kusursuz yanlarını seçerek. Bunun için özür dilerim; fakat burası kişisel blog değil.
Giriş kısmının uzunluğundan şikayetçiyim ben de. Yazan ben olsamda durum bu.
Kişisel çalışma hayatımda şimdiye kadar anahtar olan deneyimlerimden bahsedeceğim.
Öncelikle, garip bir şekilde kendimi öğrenmeye çalışırken öğretmek zorunda olduğum bir ortamda buldum. Binadaki tek görme engelli bendim ve insanlara doğru şeyleri öğretmenin sorumluluğu üstüme yıkıldı. Daha doğrusu ortada duranı ben sahiplendim. Peki karşımdakiler kimdi biliyor musunuz? Telefonda aradığınızda seslerini duyduğunuz insanlardan oluşan bir topluluk. Unvanlarını dışarıda okusam, iletişim kurmaya çekinirdim itiraf edeyim. Beklentimin dışında olacak şekilde, ultra profesyonel bir danışmanım, öğrenmeye açık çalışma arkadaşlarım ve çok iyi gözlemci yöneticilerin olduğu bir çalışma ortamındaydım.
Durun daha bitmedi! Farklı olmanın bir avantaj olarak görüldüğü bir birimde farklılığı ve içinde olmanın bambaşka tadı olan bir takım ile uzaktan çalışıyordum; İnsan bazen neye uğradığını şaşırıyor.
Daha önce söyledim mi? Her 2 operasyonda kendi çalışma disiplini olan ortamlar. Bu yüzden mevsimleri karıştırmanız olası. Peki, Genel merkezden uzakta olan bir bölge ofisinde çalışmama rağmen, hangi ilde olduğumu unuttuğum anlar oluyordu desem?
Takım işbirliği ile başlayalım.
En sevdiğim şey, farklı olursanız kazanırsınız mesajının verildiği bir birimde, değişime açık bir takımda, son derece farklılıklara saygılı bir takım yöneticisi ve muhteşem insanlarla birlikte çalışıyorum.
Muhteşem insanlar, takım arkadaşlarım bu arada.
Okuyorlar biliyorum, hepiniz üstünüze alınabilirsiniz.
Sordukları tek şey, abi nasıl yapalım?
Böyle bir soru ile gelmeleri sizi direk çalışmaya itiyor.
Takımım ile birkaç kez bir araya gelme fırsatı buldum ve yakın bir zamanda tamamen birlikte oluncaya kadar genede birşeyler olacak. İşte bu birlikteliklerde, ben gerçekten içerden biri olmayı başardım; çünkü takım eğitimlerimizden birindeki eğitimcinin dediği gibiydik.
“Farklılıklara adapte olmayı, farklılıkları dahil etmeyi iyi bilen bir takımız”. Zaten hepimiz çok farklı insanlarız. Öyle ki, ben bir şey anlattığımda arada bir susup, gerçekten beni dinliyorlar diye düşünerek devam edebiliyordum. Gerçekten hiçbir takım arkadaşım, bir erişilebilirlik çalışmasına tamamen dahil edilmemişti; ancak erişilebilirliğin bir iş olarak alınabilmesi için gösterdikleri her yol muhteşemdi.
Takım yöneticim, erişilebilirlik meselesine, farklı müşterilerin yok sayılmaması gerektiği fikrini benim şirkette var olmazdan önceki toplantılardan birinde ortaya atmış. İşte böyle bir ortama düşerek, kendi içsel devrimimi yaşadım.
Altın çağ başlıyor. Ne oldu biliyor musunuz? Gerçekten nitelikli fikirler havada uçuştu, Sağlam işbirliklerinin kurulabilmesi için gerçekten liderlik eden takım liderim, yukarıdan gelen iş yoğunluğuna rağmen, erişilebilirlik işlerininde yukarıdan gelebilmesi için bana öyle ipuçları verdi ki!
Takımda, işe zaman zaman duygusal yönden yaklaşan, ne yapacağını bilmediği için yaklaşmayı tercih etmeyenler olduysa bile (ki varlığına henüz rastlamadım), tüm birliktelik fırsatlarımızda bunlar kolayca çözüldü. İşaretleşerek birşeyler anlattıysalar, vallahi görmedim. Kör tarafıma denk gelmiştir. Nasılsa fotoğrafı vardır, bana açıklayarak Whatsapp’tan yollarlar. Neden mi, önemli olan iletişimin sağlanmasıydı, tam olarak yüzlerine bakamadığım kalabalık buluşmalarda bile sağlandı. İşitme cihazlarının acizliğine uğradığım için gergindim, yoksa insanlar ile ne sorunum olabilir böyle bir ortamda?
Dijital operasyonlar, şirketimizde yeni yapılanan bir organizasyon yapısı. Bu da tam olarak şunu sağladı, farklı olan herşeyi merak eden yöneticilerimiz. Terkedilmeye çalışılan çalışma düzeninin kalıntıları, bazen erişilebilirlik işlerimizi arka plana sürekli itelemedi desem yalan olur; ancak yöneticilerimiz, temsilcilerimiz ve takım arkadaşlarımıza kolayca ulaşmayı sağlayan şirket alt yapımız, bizi tamda gitmek istediğimiz yola koydu. Değişim için farkındalık yaratmak.
Dijitalleşme hareketine dahil etmemiz gerekenleri, farkındalık hareketine dahil edecek farklı kapıların açılmasını sağlamak.
Muhteşem işe alım süreçlerinde, adayın değil, İnsan kaynaklarının özverili çalışmasını hikayeleştirmek gerekir. Benim hikayemde başarı payı, İnsan Kaynakları temsilcimindir. Gerçekten öyle, doğru olan noktayı bir fırsat yaratmak için sürekli yakalamaya çalışan; bunun için kişisel girişimlerinide esirgemeyen, insanı kaynağa dönüştürmeyi bilenleri alkışlayın!
Teşekkür mektubuna mı çevirdik yazıyı? Altta çalan müziğe göre yazı dili tasarlıyorum gerçekten.
Olay tam olarak şuydu, Şirket tarihinde ilk defa uzaktan görüntülü mülakat formu dolduran görme engelliydim ve daha ilk andan karşılaştığım sorunları raporlama fırsatı veren bir işe alım sürecim oldu. Daha ne olsun! Kendini iyileştirmeyi seven sevgili İnsan kaynakları ve temsilcim, Burada olduğum için çok mutluyum.
Dijitale geri dönelim, birliktelik etkinlikleri için içeri girdiğimde ilk farkettiğim şey şu oldu, bu kadar farklı dünyalar nasıl oluyor bir şirkette? İnsanların her an birbiriyle iletişim kurabilmesi için üretilmiş ortamda insanın birbirine mail atası gelmiyor bence.
Peki bana kişisel olarak birşeyler kattı mı bu çalışma tarzı? Evet. Daily denilen her iş başlangıcında yapılan toplantılarda, tüm takım NNN (ne yaptınız, ne yapıyorsunuz, ne yapacaksınız) etkinliği düzenlenir. Burada 15 dakikalık bir ilk etkileşim olur ve dün değerlendirilip bu günün işi, yardıma ihtiyaç olup olmadığı ve işin durumu güncellenerek ilerletilir. Ben işte bunu bir günlük yaşam biçimine çevirdim.
Zaten anımsatıcılarla ilerleyen hayatım, yapılacaklar uygulamasına da bağlandı, hayırlı uğurlu olsun.
Tanıyanlar için söylüyorum, hayatıma plan girmedi, oyun kartları gibi adımlamalar girdi. Kart açarak yaşıyorum sanki.
Kendi çalışma ortamıma döneyim. Mola saatleri, yemek ve iş başlangıç saatleri sistemde tanımlı olan kişilerin iş yaptığı bir operasyonda, dijitalist olarak çalışıyorum. Peki burada hayatım nasıl?
İnsanları daha çok kahve içerken ve özgürlüklerine kavuştukları yemek aralarında tanıyabiliyorum. Bu aralarda ultra profesyonel danışmanımla iletişim kurabilme şansım olduğundan, anılarım hep kahve makinesinin orda başlayıp, terasta koyulaşan, yemekte ve sonrasında ciddileşen muhabbetlerle süslü.
Durun! Daha ilk 1 aydan sonra bile garip günaydın durumları ve hadi birlikte gidelim çağrısının verilebilmesi için pratik yaptığımız anlar oldu. Tabi onlarda işin eğlenceli tarafı (ciddiyeti bozmayın lütfen).
Öyle insanlar tanıdım ki bu esnada, en ortak yanları meraklı olmalarıydı. .İnsanları etiketlemek için kullandığınız parametre sesleri mi; konuşmaları mı; cümleleri mi; parfümleri mi; dokunuşları mı; hepsinin altından farklı bir insan çıkıyor. Bir kere ne yaptığımı sormaya çekinen biri ile karşılaştım, o da yemeğe birlikte çıkmak zorunda kaldığımız bir öğle arasında merakını gidermiş oldu.
Keşke hepsi ile röportaj yapıp, ekranı kapalı, telefonunu sürekli müzikal enstrüman çalar gibi gıdıklayan garip çocuk hakkında (operasyonun yaşça en küçüğüyüm) ne düşündüklerini sorsaydım. Neyse… Kirli çamaşırları dökmesek mi acaba?
Ultra profesyonel danışmanımı neden öyle nitelendirdiğimi anlatmadım değil mi?
Benim adıma talep edilemeyeceğini, talebin gerçekten benden gelmesi gerektiğini vurgulayan, günlük hayatımdaki davranışlarımı boşluk bulabildiğince analiz edebilen, çarptırmamak için azamî dikkat gösterdiğinde yemekhane masasını sürekli yerinden oynattığımız anaç danışmanımı böyle tanıtabilirim ancak.
Ultra anaç başka bir ablamız ve eşinden gördüğüm ilk gün suyu gibi gibi gelen destekler ve yönlendirmem için sürekli soru soran halleri gerçekten benim yerim burası dememi sağladı.
Önemli olanı burada da vurguluyorum, hiç kimse doğuştan öğrenmiyor, bunu her iki tarafta kabullenip soru sormaya başladığında böyle bir iletişim ortamı oluşabiliyor.
Kişisel sıkıntılarımda destek çıkan tüm yönetici ve insan kaynakları çalışanları, ön yargılı yaklaşmamak için elinden geleni yapan sağlık ekibi ve molalarda defalarca molalarını kişisel iletişimimizden öte, farkındalığa ayıran tüm iş arkadaşlarımı burda anmalıyım. İleride sağlam kapsayıcılık genişletmeleri ile şirketin ismini duyduğunuzda, onların hepsinin bu mücadelede katkısı olduğunu bilmelisiniz.
Burada ne var biliyor musunuz? Farkındalık, farklılığa olan ilgi ve farklılığın kazanç olduğunu vurgulayan bir kültür. Müşteri imajımızı da şirket imajını da iyi bilen bir insan olarak şunu söyleyeyim, buradaki gelecek beni gerçekten heyecanlandırıyor.
İşte bu yüzden bizden sağlam haberler beklemelisiniz; işte tam da bu neden iyi şeyler yapabilme motivasyonumuzun sonucu.